Bilkent Üniversitesi’yle daha lisede, ablam aracılığıyla tanışmıştım. O da Bilkent’i tercih ettiği için lise boyunca ilk ağızdan deneyimlerini sürekli dinlemiştim. Lisede okuyan biri için üniversite hayatı ne kadar çekicidir bilirsiniz. Ama konu benim eğitimim olunca abla etkisini – ya da baskısı(!) mı demeliydim? – bir yana bırakıp tüm üniversitelere aynı mesafeden bakmaya çalıştım, sonuçta kardeş de olsak beklentilerimiz ve ilgi alanlarımız farklıydı (ablam Mütercim Tercümanlık bölümündeydi).
Öncelikle Ankara’da daha çok istiyordum, ama yine de en iyi eğitimi nerede alabileceğimi düşünürsem oraya gidecektim. O yüzden tercih döneminde İstanbul’u da Ankara’yı da gezdim. Gördüm ki aslında gezdiğim üniversitelerin hepsi Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri ve hepsi birbirinden muhteşem, bu nedenle Bilkent’i öveyim derken diğerlerini kesinlikle küçümseyemem. Yine de Bilkent bana daha bir cazip geldi: Köklü bir vakıf üniversitesi olarak her konuda olanakları çok iyiydi, bölümümdeki öğretim görevlilerinin yetkinliği ve araştırma olanaklarının çokluğu etkileyiciydi, kampüsü ve sosyal olanakları da cabası… İleride akademik kariyer yapmayı düşündüğüm için araştırma olanakları daha fazla ilgimi çekmişti. Dediğim gibi, herkesin öncelikleri ve beklentileri farklı; benim beklentilerimi en iyi Bilkent Üniversitesi karşıladığı için şu an buradayım.
Bilkent’i kazandığımda dikkat çeken abla faktörüne gelince, üniversiteye başladığım yıl ablam Erasmus Programı’yla Belçika’ya gittiği için yine kendi başımaydım! (Bilkent’in uluslararası bağlantılarının da bayağı sağlam olduğunu da ekleyeyim bari.)
Bu soruya verilmiş 89 cevap daha var.