Anlatsın
Giriş

Ben mezun olduktan hemen sonra yüksek lisansa başlamayı tercih etmiştim. Lisans biter bitmez, derslerden soğumadan başlamak bana mantıklı gelmişti. Minimum ilk iki doneminiz yüksek lisans dersleri ile geçeceğinden dolayı mümkünse bu yoğun süreci işe başlamadan tamamlamak avantajlı oluyor. Ayrıca ileride yurtdışı düşünceniz varsa yüksek ortalama tutturmanızda da yardımcı oluyor. Eğer uygulama odaklı ve çalışacağınız sektöre yönelik bir yüksek lisans yaptıysanız da iş hayatında faydalarını görüyorsunuz.

  • Minimum ilk iki döneminiz yüksek lisans dersleri ile geçeceğinden alanınızla ilgili ve tezinizde çalışmak istediğiniz konuya yönelik dersler almak oldukça önemli. Bu dersleri kendi bölümünüzden alabileceğiniz gibi bölüm dışı ama alanınızla ilgili dersler de alabiliyorsunuz. Ayrıca lisans zamanınızda isteyip de ders programınız uymadığı için vb. sebeplerle alamadığınız 300 ve 400 kodlu seçmeli lisans derslerini yüksek lisansınızda alabiliyorsunuz.
  • Yüksek lisans derslerinin çoğu makale ya da term paper sunumları içermektedir. Bu yüzden İngilizce sunum yeteneklerinizi yüksek lisansa başlamadan geliştirmek size avantaj sağlar.
  • Yüksek lisans dersleri genellikle makale bazlı ilerliyor. Bu sebeple yüksek lisansta yöneldiğiniz alandaki makaleleri takip etmek önemli.

İlgi duyduğunuz ve başvurmak istediğiniz bölümün hangi ülke, şehir ve üniversitede iyi olduğuna bakmak ilk adım olabilir. Eğer lisansüstü eğitim için bir yer arayışı içindeyseniz, yönelmek istediğiniz anabilim dalının daha güçlü olduğu yerlere bakmak önemlidir. Tabii bütün bunların yanında okumayı planladığınız şehrin geçim konusunda sizi aşırı zorlamayacak olması, okul ücreti ve varsa okulun sağlayabileceği burs programları gibi hususlar da önceliğiniz olmalı.

  • Okulun ana kampüsü olan South Kensington'da oldukça çeşitli yemek imkanları bulunuyor. Üniversitenin en çok tercih edilen restoranlarından biri olan Kimiko'da yemek fiyatı genellikle £5-6 aralığındaydı. Her hafta salı günü South Kensington kampüsünün bahçesinde Farmer's Market kuruluyor ve Türk mutfağının da dahil olduğu pek çok farklı ülkenin yemek standı oluyor. Buradaki ortalama yemek fiyatı için £6-6.50 diyebilirim. Bölüm kafeleri ve okulun marketinde de kendi öğrencilerine %15 gibi bir indirim yapılıyor. Bunların yanında öğrencilerin büyük bir kısmı yemeklerini evden getiriyorlar.
  • Okulun bazı kampüsleri arasında saat başı ücretsiz ringler oluyor. Circle, District ve Piccadilly metro hatları South Kensington'dan geçiyor ve 1-2.zone arasında ulaşım £2.40 tutuyor. Otobüsle ulaşım £1.50 ancak genellikle çok dolandığı için zaman kaybına neden olabiliyor.
  • Ana kampüsün bulunduğu South Kensington Londra'nin en pahalı yerlerinden biri olduğu için öğrenciler genellikle çevre semtlerde oturmayı tercih ediyorlar. Çevremden duyduğum kira miktarları £750-1100 aralığındaydı.
  • Eğitim dilinin İngilizce olması benim için büyük bir öncelikti. Lisans sonrasında yurtdışı eğitim hayalim olduğundan okuduğum alandaki dersleri İngilizce öğrenmenin benim için avantaj olacağını düşünmüştüm.
  • Tercih ettiğim alanda Türkiye'de en iyi eğitimi alabileceğim üniversite olduğunu düşünüyordum.
  • Kampüs imkanlarının iyi olması ve Ankara'da bulunması diğer önemli sebeplerdi.

İngiltere için konuşmak gerekirse Eylül-Ekim ayında başlayacak yüksek öğrenim programlarının başvuruları genellikle bir önceki yılın Kasım ayında başlamaktadır ve eğer program kontenjanı dolmamışsa Haziran-Temmuz aylarına kadar devam etmektedir. Başvurunuzu erken yapmanız eğer bursunuz yoksa okulun sunduğu burslara başvurmanız için önemlidir. Bu burs başvuruları okuldan okula değişmekle birlikte çoğunlukla Ocak-Şubat aylarında bitmektedir.

  • Farklı bir eğitim sistemini görmemi sağladı. Değişikliklere adapte olabildiğimi fark ettim.
  • Dünyaca ünlü bir şirketin sponsorluğunda master tezim üzerinde çalışmamı sağladı.
  • Lisans hayatımda sürekli ismini duyup kitaplarını okuduğum alanında başarılı insanlarla tanıştım ve bütün bu başarılarının yanında ne kadar alçakgönüllü olduklarını gördüm.
  • Yabancı bir ülkenin kültürünü yakından tanımamı sağladı. Bunun yanında birçok farklı ülkeden arkadaşlar edinebildim.
  • Ortalamanızı yüksek tutmak. QS, THE gibi sıralamalarda en üstlerde bulunan üniversitelerin öğrenci kabullerinde belirli standartları vardır ve çoğunlukla da bunların başında lisansta en az 3.00 ortalama gelir.
  • Gideceğiniz üniversitenin eğitim dilini iyi bilmek.
  • Burs imkanlarını iyi takip etmek.
  • Yurtdışı eğitim olsun da neresi olursa olsun değil de alanımda en iyi eğitimi görebileceğim yer olsun demek önemli.
  • Araştırma odaklı olması.
  • Yeniliklere açık, teknolojiye ayak uyduran ve kendini geliştiren bir sisteminin olması.
  • Teknolojik altyapısının ve laboratuvar imkanlarının iyi olması.
  • Adil bir sisteminin olması. Bölüme gelen bütün proje ve iş ilanlarını tüm öğrencilerine mail atarak herkese eşit başvuru imkanı sunması.
  • Alanında çok başarılı, endüstriyle bağlantılı çalışan, çoğunlukla alçakgönüllü hocalarının olması.
  • Birçok ülkeden alanında başarılı öğrencileri barındırması. Böylelikle sadece okuldaki hocalardan değil birlikte ders aldığınız öğrencilerden de alanınızla ilgili bilgiler öğrenebiliyorsunuz.
  • İdari ve teknik personelinin kalifiye ve sorumluluk sahibi insanlardan oluşması.
  • Tabii ki kampüsü. Kapısından adım attığınız anda farklı bir şehirdeymiş hissi vermesi ve doğa, restorant, kafe, kütüphane, market, spor, kültürel etkinlikler gibi birçok imkanı bir arada bulundurması.
  • Kütüphanesinin içerdiği yayınlar bakımından zengin olması.
  • Eğitim dilinin %100 İngilizce olması. Bu durum mezuniyet sonrasında yurtdışı için oldukça avantaj sağlıyor.
  • Neredeyse her bölümün ayrı binasının olması. 10 dakikalık arada İktisadi İdari Bilimler binasından Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği gibi iki uzak lokasyon arasında derse yetişebilmek zor olsa da her binanın o bölümün ruhunu yansıtmasını görmek güzel oluyor.
  • Jeoloji mühendisliği, mühendislik bölümü olmasının yanı sıra sözel içeriği oldukça fazla olan bir alandır. Yurdışındaki çoğu üniversitede jeoloji, mühendislikten ziyade bir temel bilim olarak bulunur. Bu yüzden Türkiye'de mühedislik bölümü olmasına ve programında ortak mühendislik derslerini içermesine rağmen bu temel bilim durumunun etkisini görmek mümkündür. Sözel dersleri sevmeniz size okuduğunuz süre boyunca avantaj sağlayacaktır. 
  • Jeoloji mühendisliği arazi çalışmalarının yoğun bulunduğu bir bölümdür. Bu çalışmalar genellikle hafta sonları gerçekleşir. Araziler sizi hem zihinsel hem de fiziksel olarak yorabilir. Ancak önemli bir örneği arazide görerek öğrenmeniz bilginin hafızanızda kalıcı olmasına katkıda bulunur.
  • Jeoloji, bugünün ışığında geçmişe bakmanızı sağlar. Jeolojinin temel prensiplerinden biri olan "uniformitarianism" de bunu açıklar. Yaptığı gözlemleri mantık süzgecinden geçirerek, elde ettiği kanıtlar doğrultusunda, jeolojik olayları çözmek için kullanmak bunun bir örneği olabilir. Eğer bu şekilde bir çalışma prensibini seviyorsanız jeoloji mühendisliği sevebileceğiniz bir alan olabilir.
  • Diğer üniversitelerde de olduğu gibi Erasmus imkanları var. Bazı bölümler aldığınız Erasmus derslerini sorunsuz bir şekilde sayarken bazı bölümlerdeki derslerin birbirini bağlama kuralından dolayı derslerin sayılmaması ihtimali ile dönem veya yıl uzatma durumu olabilir.
  • Türk üniversiteleri arasında yurtdışında tanınırlığı en fazla olan üniversitelerden biri. Pek çok yabancı üniversite ile denklik sorunu yaşamıyorsunuz. Yurtdışında bir sürü köklü okulda ODTÜ mezunu hocaların ve yüksek lisans, doktora, post doktora öğrencilerinin olması da tanınırlığını arttırıyor.
  • Eğitim dilinin %100 İngilizce olması ile alanınızdaki önemli terimsel ifadeleri ilk olarak İngilizce öğrenmeniz yurtdışındaki eğitiminiz boyunca okuduğunuz alandaki dersleri ve yayınları daha rahat takip etme imkanı sunuyor. Aynı zamanda yurtdışı üniversite başvuruları için niyet mektubu yazarken ve mülakat görüşmeleri yaparken kendinizi eğitim gördüğünüz alana hakim bir şekilde ifade edebilme avantajı sağlıyor.
  • Üniversiteye kayıt yaptırdıktan sonra size iki seçenek sunuyorlardı. İsterseniz hazırlık atlama sınavına girip direk bölüme başlama konusunda şansınızı deneyebiliyordunuz isterseniz de hazırlık okuyacağınızı belirterek sadece hazırlık kur belirleme sınavına giriyordunuz.
  • Hazırlık sınıfı güz ve ilkbahar olmak üzere 2 dönemden oluşuyordu. Dersler yarım gün sürüyordu. En düşük kurda günde 5 saat ders işlenirken ara kurlarda 4, en üst kurda da 3 saat ders oluyordu. Her iki dönemde de 2 yazılı ara sınav, 2 konuşma sınavı, ortalama 20 quiz ve 15 essay vardı. Dersler hem yabancı yayınlar hem de ODTÜ'nün kendi yayınları olan kitaplar ve derste dağıtılan fotokopiler üzerinden işleniyordu. Hem grammer hem kelime bilgisi hem de essay yazma kuralları öğretiliyordu. Hazırlık eğitimindeki en önemli şey denk geldiğiniz sınıftaki hocaydı. Eğer ders anlatmayı seven ve iyi anlatabilen bir hoca ise şanslısınız. Yoksa dersteki bazı konuları kendiniz çalışarak öğrenmeniz gerekebiliyor. 
  • Benim okuduğum sene ilk dönem Beginner, Elementary, Intermediate ve Upper Intermediate olarak kur belirleme sınav sonucunuzdaki İngilizce seviyenize göre oluşturulmuş 4 farklı kur vardı. İlk quizlerinizin sonucuna bakarak hocanız üst kur ya da alt kura geçiş yapmanızı tavsiye edebiliyordu. İlk dönem sonunda alt kura düşmemek için ara sınav ya da genel ortalamanızın belirli bir puanın üzerinde olması bekleniyordu. İkinci dönem bu kurlar sınıflar yeniden düzenlenerek Pre-intermediate, Intermediate, Upper Intermediate ve Advanced olarak devam ediyordu.
  • Total notlarınızın %45'ini ilk dönem %55'ini ikinici dönem topluyordunuz ve genel ortalamanız 55-60 gibi önceden belirlenmiş bir sınırı geçtiğinde hazırlık bitirme sınavı olan Proficiency sınavına (METU EPE, ODTÜ İYS gibi adları da var) girmeye hak kazanıyordunuz. Bu sınavın içeriği en son 2018'de değişti diye hatırlıyorum o yüzden bir öncekini biliyorum. Listening-çoktan seçmeli ve readingden oluşan sabah, listening-note taking, boşluk doldurma ve essayden oluşan öğlen oturumuyla bir gün süren bir sınavdı o zamanki. Bölüme geçebilmek için Proficiency'den en az 60 almanız gerekiyordu. En alt kurda okuyan (Proficiency'den 60'ı geçse bile) öğrenciler ile bu sınavdan 60 puandan az sonuç alan öğrenciler yaz okuluna devam ediyordu. 60 puana ulaşamayan öğrenciler yaz okulu sonunda ve Eylül ayında tekrar Proficiency'e girebiliyorlardı. Eğer bu bu sınavlarda da istenilen puanı alamazlarsa bir yıl daha Repeat kurunda hazırlık okuyorlardı.
  • Hazırlık sınıfı ile ilgili hatırladığım ilginç şeyler ise hala ders aralarında zil çalması ve quizleri sınıflara dağıtan görevlilerin esrarengiz bir şekilde sadece ellerinin görünmesi idi. 
  • Hazırlık okuyacaksanız yılınızı sosyal anlamda elinizden geldiğince iyi değerlendirmenizi tavsiye ederim çünkü dersler yarım gün sürüyor ve bölüm dersleri kadar yoğun olmuyorlar. Bu süre zarfında kampüste zaman geçirebilir, Kültür Kongre Merkezi'ndeki etkinlikleri takip edebilirsiniz. Aynı zamanda topluluklara katılmak için de en iyi zaman hazırlık yılı. Bölüme geçtiğinizde ders programınız ve yoğunluğunuz buna biraz engel olabiliyor.
  • Hazırlığı atlayıp direk bölüme başlayacaksanız ve ileride yurt dışı yüksek lisans veya doktora düşünceniz de varsa ortalamanızı iyi tutmanızı tavsiye edebilirim. Genellikle 1.sınıf derslerinin kredileri yüksek oluyor ve alınan düşük notlar ileriki yıllarda ortalamanızı istediğiniz seviyeye yükseltmenizi engelleyebiliyor.
  • En iyi üniversiteler sıralamalarında hem Times Higher Education hem de QS'te uzun zamandır ilk 10 üniversite arasında bulunması.
  • En yenilikçi üniversiteler sıralamasında İngiltere'de 1., Avrupa'da 2. olması (Reuters, 2019).
  • Derslerin teorik konulardan ziyade uygulama odaklı işlenmesi ve bu sayede iş hayatına hazırlaması.
  • Endüstri ile iç içe programlar barındırması. Okuduğunuz süre boyunca kendi alanlarında en iyiler arasında bulunan şirketlerden gelen çalışanlarla görüşebilme imkanınız oluyor. Aynı zamanda da derslerde şirketler tarafından sağlanan gerçek datalar üzerinde çalışabiliyorsunuz.
  • Üniversitenin ana kampüsünün Londra'nın merkezi ve turistik bölgelerinden olan South Kensington'da bulunması. Natural History, Victoria & Albert, Science Museum ve Hyde Park'a 5dk içerisinde ulaşabiliyorsunuz.
  • Bazı bölümlerin laboratuvarlarının yetersiz ve eski olması. 
  • Okul kütüphanesi ve yemekhanesinin öğrenci sayısına kıyasla yetersiz kalması. Özellikle sınav haftalarında kütüphanede yer bulmak çok zorlaşıyor.
  • Bölüm sekreterlikleri ve öğrenci işlerinin yaptığı sistem ve evrak hatalarını düzelttirmenin okuldan mezun olmaktan daha zor olması.

ODTÜ Jeoloji Mühendisliği programı üzerinden konuşmak gerekirse


  • Birinci sınıftaki kredili ders programı Calculus, Fizik, Kimya, Teknik Çizim gibi temel mühendislik derslerinden oluşuyor. İlk sene maalesef jeoloji mühendisliği ile ilgili kredili bir ders alınmıyor.
  • İkinci sınıfa geçildiğinde Fiziksel Jeoloji, Mineraloji, Petrografi, Stratigrafi, Harita gibi jeoloji mühendisliğinin temelini oluşturan dersler ile Diferansiyel Denklemler, Ekonomi, Mühendislik Mekaniği, Malzeme Mukavemeti, C Programlama gibi yine ortak mühendislik dersleri alınmaktadır. Bölüm derslerinin çoğu fazla yoğun olmayan, giriş seviyesinde arazi ve lab çalışmaları içermektedir.
  • Üçüncü sınıfta bölüm derslerinin yoğunluğu artarak Tarihsel Jeoloji ve Paleontoloji, Yapısal Jeoloji, Jeofizik, Petroloji, Jeokimyasal Termodinamik, Saha Jeolojisi alan dersleri ile Zemin, Akışkanlar, Kaya Mekaniği, İstatistik gibi bölüm dışı dersler alınmaktadır. İkinci sınıfa kıyasla arazi ve lab yoğunluğu artmakta olup ikinci dönemin sonunda arazi kampı yapılmaktadır.
  • Son sınıf programı ise tümüyle bölüm derslerinden oluşmaktadır ve Maden Jeolojisi, Mühendislik Jeolojisi, Hidrojeoloji, Bilgisayar Uygulamaları, Bitirme Projesi ve teknik seçmeli dersler içermektedir. Teknik seçmelileri mezuniyet sonrası yönelmeyi planladığınız alandan seçmeniz faydalı olacaktır.
  • Bunların yanında ikinci ve üçüncü sınıfın bitiminde kamu veya özelde zorunlu stajlar yapılmaktadır.