Anlatsın
Giriş

Elektrik ve Elektronik bölümünü en kaba hatlarıyla dörde ayırabiliriz -> Elektrik Mühendisliği, Elektronik Mühendisliği, Telekomünikasyon (Haberleşme) Mühendisliği ve Kontrol/Otomasyon Mühendisliği. Herhangi bir Elektrik ve Elektronik müh. bölümünde bu dört bölümden birine ayrılabilirsiniz, nitekim çoğu mühendislik fakültelerinde ilk 2 sene bilim ve mühendislik temel dersleri verilir, 3. ve 4. sınıf ise seçtiğiniz opsiyonunuzun (dördünden biri) uzmanlaşma derslerini alarak tamamlarsınız. TR ne yazık ki lisede yeterli akademik ve kariyer danışmanlığı sağlayamadığı için üniversite adayalarına, öğrencilerin çoğu zaman seçtikleri bölüm hakkında bilgisi olmayabiliyor. Dolayısıyla bu tarz durumlarda Elektrik ve Elektronik mühendisliği gibi Elektronik ve Haberleşme'ye göre daha genel bir bölüm seçmek avantaj sağlayabiliyor. Ancak eğer öğrenci yapacağı işi kafasına koymuş ise lisedeyken ve örneğin, Elektrik ile Elektronik mühendisliğinin de farklarını biliyorsa ve bunun da üzerine ben Elektronikçi olacağım diyorsa, o zaman EHB'yi seçmek ya da Elektronik Müh. seçmek o öğrenci için daha avantajlı olur. Nedeni de, bu tarz bölümlerde özellikle son sınıflarında daha bol ve çeşitli seçmeli ders ihtimalidir. Nitekim her bölümün aldığı öğrenci sayısına oranla bir hoca kapasitesi vardır ve eğer siz uzmanlaşmaya yönelik bir bölüm tercih ediyorsanız bu, o bölümde alanınızda ilgili daha çok hoca göreceğiniz anlamına gelir. Yine benzer şekilde laboratuvar imkanlarınız daha yoğun olabilir. Tabii dezavantajı olabilir mi? Bölüme ısınamadıysanız bu yatay geçiş yapmanız anlamına geliyor, ne yazık ki opsiyon değiştirmek kadar kolay değil. Ayrıca 3. sınıftan sonra da, en azından İTÜ'de yatay yapamıyorsunuz. Kısacası EHB gibi bir bölümü tercih ediyorsanız mutlaka alanın dersleriyle ilgileniyor olmanız gerek. Yoksa gerçekten zorlanabilirsiniz. Bunun için üniversitelerin bölümlerinin ders programlarını bulun. Mutlaka ders programları içinde ders içeriklerine rastlarsınız. Programları birbiriyle karşılaştırarak aradaki farkları kendiniz de görebilirsiniz. Ayrıca basit bir vikipedi araştırması bile size dersler hakkında üstünkörü bilgi verebilir. İTÜ'nün ders planları portalından EHB sayfası: http://www.sis.itu.edu.tr/tr/dersplan/plan/EHBE/201110.html

kolay gelsin.

Bürokrasi. İşini bilmeyen memurlar. Bilmiyorum bunlardan başka üniversitelerde de var mı, ama bazı memurlar gerçekten çok küstah olabiliyor. İTÜ'de öğrencinin hakkını koruması lazım. Hocalara değil de, yönetim ve idari birimlere karşı. Ayrıca çoğu fakültede kemikleşmiş bir yapı var, "öğrencinin istediği yapılmaz" şeklinde ilerleyen, İTÜ EE Fakultesi için böyle en azından. Bunlara karşı strateji geliştirmek gerekiyor. Eğer oyunu düzgün oynarsanız, istediğinizi yaptırırsınız, (dersin zamanını değiştirmek, ders açtırmak gibi konular)

Taşkışla ve Gümüşsuyu'nun mimarileri müthiş, fakat Maslak berbat halde bence. Binalar özenle yapılmamış, EE fakültesinde daha yeni sınıflar yenileniyor. Eski sınıflarda akustik problemi var ve ders dinleme konusunda problem olabiliyor.

Her öğrenci için yurt imkanı bulunmuyor ne yazık ki. Yurtların çoğaltılması gerekiyor.

Üniversitenin içine işlemiş olan bir siyasi yönelimi var. Henüz tam idrak edebilmiş değilim ama rektörlük akademik bir makamdan çok siyasi bir makam gibi görülüyor. Belki de mühendislik kökeninden dolayı olacak ki, kürsünün ticarethaneye dönme riski büyük.



Her şeyin mühendisliğini yaparız, tarzında bir düşünme biçimi. Bunun nedenini sadece İTÜ'ye bağlamak yanlış olabilir. TR'nin geçmişine baktığınızda ülkenin alt yapısını ve teknik sistemini İTÜ mühendislerinin geliştirmiş olduğunu görüyorsunuz, doğal olarak sadece İTÜ varmış o zamanlar. Dolayısıyla araştırma ve akademik çalışmaya dair görülen her şey bilimden çok mühendisliğe atfediliyor. Bilemiyorum ne kadar doğru.

Her ne kadar Erasmus yoluyla Avrupa'ya olan bağlantısı kuvvetli olsa da, aynı şey geri kalan ülkeler için geçerli değil. Sağlam bir 'international ofisi' yok. Kısa bir süredir oldukça aktif şekilde çalışıyorlar. Nitekim İTÜ'de yeterince reklamlarını yapmadıklarından (İTÜ'de hiç kimse ya da hiçbir kurum yeterince reklamını yapmaz :)) İTÜ öğrencilerinin ya durumdan haberi yok ya da zaten exchange biraz pahalı bir aktivite olduğu için öğrenciler yanaşmıyorlar. Yine de istediğiniz bir okulla zamanında harekete geçerseniz anlaşma yaptırabilirsiniz ve o okula gidebilirsiniz. Bizzat yaşadım.
Ayrıca, dikkat edilmesi gereken, İTÜ'de uyanık olmak gerekir. Dediğim gibi etrafı kolaçan edip nerede ne var araştırmanız gerekiyor. Kimse önünüze hazır bilgi koymaz. Çok imkanı var ama bilmediğiniz sürece hiçbir anlamı yok.

Belirli alanlarda çok iyi hocalarla çalışma imkanınız var. İstanbul'un oldukça merkezi bir kısmında bulunuyor. Metro ile metro hattındaki her yere oldukça hızlı ulaşabilirsiniz. İstanbul'da bundan yararlanabilen tek üniversite ve bu şehirde, bu büyük bir artı.

Şehrin merkezinde ama aynı zamanda ondan soyutlanabilmiş. 24 saat açık kütüphane, henüz başka hiçbir üniversitede yok TR'de, bildiğim kadarıyla. Ayrıca yine geniş kaynakları olan, nadir eserler de dahil olmak üzere, bir kütüphane. Nadir eserler derken, ciddi olarak 100-150 sene öncesine kadar uzanan bir İTÜ eserler dizisinden bahsediyorum. Geniş kampüs imkanları, olimpik yüzme havuzu, spor mekanları, kafeler vs. gibi. Örneğin, olimpik havuzdan aylık sadece 30 TL'ye her gün yararlanabilirsiniz. Kafelerdeki yemekler ne çok pahalıdır ne de çok ucuzdur.
Bazı bölümlerde alanında oldukça uzman isimler var. Şaşırtabilecek yatırımların yapıldığı laboratuvarlar, EE'de VLSI laboratuvarları gibi. Tam anlamıyla bir üniversite hayatı yaşayabilirsiniz.

Eğer ne olacağınıza karar vermişseniz, İTÜ daha lisansta uzmanlaşabileceğiniz bir üniversite. Bunun nedeni diğer üniversitelerde bölüm olan alanların burada fakülte olması ve alt dallara ayrılabilmeleridir. Yine bu nedenden dolayı, ortak fakülte dersleri de olmasına karşın programınızda alanınıza dair oldukça fazla ders bulunur. Hatta bazı son sınıf ya da 3. sınıf dersleri yüksek lisans düzeyinde olabilir.

Bazı sosyal kulüplerde 'şirketçilik' oynayabilirsiniz, eğer istediğiniz buysa ve ciddi anlamda bu büyük kulüpler içinde dönen (iyi miktarda) paranın akışını sağlayabilirsiniz. İTÜ'de bu şekilde yöneticilik tecrübesi kazanmaya çalışan bir öğrenci güruhu da var. Bu büyük kulüplere en büyük örneklerden biri IEEE Öğrenci Kolu. Sanıyorum İTÜ Yatırım Kulübü de benzer. IEEE, kendi parasını kendi kazanan bir kulüptür, hatta bunu o kadar abartmıştır ki okulun kulüpler birliği (KSB) IEEE'den para alır. Tüm yıl boyunca büyük şirketlerden sponsorluklar alarak büyük öğrenci etkinlikleri düzenlerler.

bazen seviyorum, bazen sevmiyorum. dengesiz bir ilişkimiz var.

İki alandan birine yönelme şansınız var. İTÜ gibi uzmanlaşmış öğrenciyi seven bir üniversitede bu harika bir özgürlük. Matematik eğilimliyseniz Haberleşme seçip oldukça sağlam teori çalışabilirsiniz, ben İTÜ'de 'haberleşme' okumayı uygulamalı matematik okumaya benzetiyorum. Alandaki her derste her zaman matematik kullanıyorsunuz ve hep yaptığınız şey modelleme. Ya da elektronik seçip daha mühendislik-vari bir eğitim de alabilirsiniz. Bu iki alanın dersleri çok iç içe. Birini seçiyorsanız, diğerinin zorunlu dersleri sizin opsiyonel dersleriniz oluyor. Ayrıca EHB seçip illa EHB'ci olmak zorunda değilsiniz. Bölümde, EE fakültesinden de birçok ders alıyorsunuz, yani zaman içinde diğer alanlara evrilebilirsiniz. İTÜ'nün en iyi öğrencileri ya bu bölüme gelir ya da Makine'ye gider. Dolayısıyla burada oldukça iyi rekabet edebilirsiniz ve çift ana dal yaparak da alanınızı daha derinleştirebilir ya da genişletebilirsiniz.

Eğer oto-disiplinin yeterince gelişmediyse, İstanbul çok çabuk dikkatini dağıtabilecek bir şehir. İradeli bir öğrenci olmak lazım İstanbul'da başarılı bir öğrenci olmak için. Ayrıca trafik çekilmez dert. En güzeli metro ile ulaşımı sağlayabilmek.

Kendini her anlamda geliştirebileceğin şehir. Gez gez bitmez, müthiş bir kültürel miras. Ayrıca eğer kendi üniversitende çalışmak istediğin alanda hoca yoksa birkaç km uzağındaki yine iyi bir üniversitede o hocayı bulabilir ve o konuda çalışabilirsin. Özellikle teknik konularda İTÜ-Boun-Koç üçgeni oldukça eşsiz bir imkan.